9 Aralık 2008 Salı

sezercik, iki anneli çocuk...



sezercik filminin kadınlar hapishanesi kısmı çok etkileyicidir. iki kadın aynı anda doğum yapar burada ve sanki mahpus damı devletin mekanı değilmiş gibi ne doktor vardır ne bişey... leğenler sıcak sular... gardiyanla mahkumlar aynı giyinir: ordu evinden içeri girebilecek şekilde önden bağlanmış başörtüsü... gardiyan aynı zamanda ebedir, ve hem de suç ortağı: sezerciğin babası saftirikliğe yeminli ediz hun taş kalpli lale belkıs'ın oyununa gelmiş ve hem sezerciğin annesi hülya koçyiğit'i terk etmiş ve hem de hapiste doğan çocuğunu elinden almakla tehdit etmiştir. 

ölü doğum yapan kadının bebeği ile sezercik yer değiştirir ve sezercik hayata babasız ama iki anneli başlar (ne yalan söyleyeyim ben sezerin sezeryanla doğduğunu sanırdım halbuki). sezercik ve annesi bu kadının yoksul evine taşındıklarında da devam eder bu hal. kapının önünde sezerciğin hapisteyken özlemini duyduğu yaşıtları sezercik hapishane piçi diye bağırırken de...


filmdeki kadınlar hapishanesi hep eskiyle ya da kötüyle özdeşleştirilen kadınlar dünyasının kısmen temize çekilmesidir. oradaki kadınlar bir bayram günü süslenirken, veya biri tahliye olduğunda diğeri onun takunyalarını giyerken suçlu olmaktan çok kadındırlar. birbirleriyle kavga da etseler gerektiğinde sırtlarını birbirlerine yaslarlar. bir yandan kötülenen mahpus damı, bebeği onu zengin ve hijyenik koşullarda yetiştirecek babasının elinden kurtarmak için mükemmel bir yerdir. ama çocuk yetiştirmek için de öyledir: hülya koçyiğit'in başına türlü aksilikler ve lale belkıslar gelmese olacağı; kocasıyla evli, evinde ve mutlu kadın hayalinin korkunç ama önemli alternatifidir. çekirdek ailede anne bebeği doğduğunda yapayalnızdır. ne yapacağını bilemez. o eve uzak sokaklardan gelen kadınlar misafirdir hep, o minik modern evi sahiplenemez. halbuki kimsenin sahiplenmeyi istemediği o hapisahane, bir yerde, doğum anının paylaşılabileceği yegane mekan olarak kalmıştır. ve sezercik, işte buradan doğmuş, bereketli olmuştur...

ama aynı bereket sezer'in annelerine yansımaz pek: onlar, neredeyse tüm sezercik sagasından ayrı bir hikaye gibi duran mahpusluk kısmının kaderdaşları, bir kadınlar ağının ancak hapishanede bu kadar kuvvetli olabileceği mesajını vermek içindirler sadece. kadınlar ağının bedelinin yüksek olduğu, kadınların kadınlara başka türlü bu kadar yaklaşmayacağı... 

elif

2 yorum:

ligea dedi ki...

hep yazmak istedim de dilim varmadı, ama bundan başka birşey degil galiba: evler kadınlar için tek kişilik hapishanelerdir.
yoksa "evden kaçmak" diye bir şey olur muydu genç kadınlar için? veyahut bir erkeğe ait evde -nikahsız- yaşamanın adı "kapatılma".
ah evler evler.

MADENİ CESARET, Funda Şenol dedi ki...

kadın siyasiler, adlilerin hiç dayanışmadıklarını, malgöz olduklarını, her dakka kavga ettiklerini, fitne fücur olduklarını söylüyorlar genel olarak. "o kadar da değildir" diyesim geliyor. sorup soruşturup öğrenmek isterim. bu güzel yazı bunu ilham etti bana