30 Ocak 2009 Cuma

doğumlar ve ölümler


ölümün hayattan beslendiği kadar hayatın da ölümden beslendiğini fark ettiğimde intihari eğilimlerim de değişti. önce tavan yaptı ve sonra azaldı. on beş sene oldu.

doğumla ölümün ne kadar birbirlerinden ayrılmaz olduğunu fark etmek için de bir on sene daha bekledim.

önce düşükler geldi. yazdım onları "kısır kadınlar ve profesyonel elit" diye bi makalede, yakında çıkıcak inşallah...

ben kafamda onlarla barışmaya çalışır ve bir ölçüde barışırken başka kadınların düşük, ölü doğum ve benzeri hikayeleri gelmeye başladı bana. çocuk doğunca temelli bıraktım galiba da, esas o erken noktada kendimi bir ben gibi hissetmeyi bıraktım esasında. bir cemaatin parçası gibi değil de bir patates gibi, mantar gibi, eklemli hissettim.

sonra başka hikayeler gelmeye başladı.
bebeği birkaç aylıkken annesi, babası ölen arkadaşlarım oldu ya da beni yeniden buldu. ve benim hamileliğim sırasında ve bebeğimin ilk yılında da sevdiklerim ardı ardına gitti.

döngü düşük bu sefer olmadığında da devam ediyordu.

bu ölüm hayat döngüsünü fark ettiğimde, içinde yuvarlandığım ve yuvarlanmaktan nefret ettiğim hızlı trafikle beraber sürüklenmek yerine yüksekçe bir yere çıkar bakarken bulmuştum kendimi. bu kulağa geldiği kadar süper bir hal değildi. daha çok popom açıkta gibi bir histi çünkü oraya çıkarken bir kalkanım yoktu. neyse, sonra bu nereye gittiğini bilemeden etraftan gelen emirler doğrultusunda herkesle beraber bodoslama gidilen yön yerine döngüsel hareketleri takip ettim. modernliğin banal bulduğu şeylerdi bunlar, tarım marım. bir adet döngüsü. ölümle yaşamı da burada birleştirmek mümkündü. reha çamuroğlu dönüyorduyu yeni yayınlamıştı ve bu kadar kurumsallaşmamıştı...

ulus baker hacının terakkisini de ekledi. hem ilerleyen ve hem de dönen bir hareketti bu. ulus baker de gitti sonra hamileliğimin ilerleyen aşamalarında.

ben hala alışabilmiş değilim ulusun, sevilayın, edibe teyzemin yokluklarına.
ama bebeğimin varlığına çok alıştım.
ikisi birbirinin parçası belki de ama aynı şey de değil işte.
kafam karıştı yani yine.

ve yine bodoslama gidiyor buluyorum kendimi bazen.
bu sefer yuvarlana yuvarlana...
doğumdu ölümdü derken modernlikle de barıştım zati
hem gitmek istediğin bir yer olduğunda
modernliğin yöntemlerinin yok karşısında...

bir de, ursula le guinin dediği gibi, şu resimdeki arkadaş hakkında:
bir çember oluşturmassak
çember olduğuuzda ölecek de olsak
hiç yaşamamış oluruz...

döngüsel hareketler bunlar labalaba lap lap lap!