🔥🦁🦌🏵️
Çevremizdeki hemen herkes adını antik Pamfilya'nın kutsal şehri Side'nin simgesi narın çiçeğinden dolayı koydum zanneder. Anneme "Akdeniz'in en güzel çiçeği nedir anne? Bebeğime onun adını vermek istiyorum." dediğim de doğrudur. Annemle birlikte düşündük: limon çiçeği çok güzel, portakal çiçeği de öyle, yasemin çok güzel, nergis de öyle, Torosların eteklerinde hemen her evin bahçesinde taş kenarında bitiveren yabani menekşeler de öyle. Ama hiç biri kesmedi ikimizi de. "Kırçiçeği olabilir" dedi annem; "ıııııı, ne bileyim ben, narçiçeği olabilir" dedi. Şimşek çaktı beynimde. Her Haziranda Çukurova'yı o gizemli kırmızıya boyayan nar çiçeklerini düşündüm. Öyle bir kırmızı ki düz kırmızı denilemeyip kendi adını vermiş rengine: narçiçeği kırmızısı. İçinde turuncuların olduğu bir kırmızı. Kafamın bir köşesine Narçiçeği yazmakla birlikte, doğana kadar "adı ne olacak?" diye soran hiç kimseye cevap vermemeye, yüzünü görmeden de ismini koymamaya and içtim.
Sonra garip bir tevâfuk oldu. Dikmen'de gebeliğim boyunca takip edildiğim Hacı Bektaş-ı Veli Sağlık Merkezinin kapısındaki deyişte adını bir kez daha buldum:
"Hararet nârdadır, sacda değildir
Keramet baştadır, tacda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüste, Mekke'de, hacda değildir"
Her gidiş gelişte Hacı Bektaş-ı Velî'nin deyişini okuya okuya, içimde büyüyen bebeğin hem narçiçeği yaprağı kadar narin hem nâr (ateş) alazı kadar yakıcı birisi olacağını hisseder oldum. Doğuracağım çocuk hem bereket simgesi bir meyve çiçeği hem yakıcı bir ateş çiçeği olacaktı, anladım.
25 Haziran 1999'da daha doğumuna üç hafta varken, "bu bebek yeterince büyüdü, ben de zaten tatile gideceğim. Yaşın 33, çatın dar, normal doğum riskli olur. Alalım artık" dedi doktorum. Saat 08:30'da karnımdan alıverdi. Göğsüme koydu. Epidural anestezi olduğum için kendimdeydim. Bebeğim anestezi almasın, yüzünü hemen göreyim diye, "uyutmayın beni" demiştim.
Göğsüme gelene kadar önümdeki anestezi perdesi nedeniyle göremediğim için ilk sorularım "kız mı?" ve "parmakları tam mı?" oldu 😂. O kadar çok istiyordum kız bebek olmasını.
Ankara'da bile tüm narlar çiçek açmıştı doğduğun hafta. Hava da ateş gibi sıcaktı. O kırmızı yüzünü, simsiyah punk saçlarını, üç hafta erken doğmana rağmen 51 cm boyunu, kar beyaz tenini, fındık burnunu, hokka ağzını görür görmez anladım adının Narçiçeği olduğunu. Herkes merakla bekliyordu adının ne olduğunu sormak için. Küvezden çıkarıp odama, kucağıma getirdiklerinde ilan ettim adını. Kendimi en Queen hissettiğim anlardan biridir. Gebeliklerinizde karnım büyümeye başladıktan sonra başlayan, doğum ve emzirmelerinizde devam eden queen'liğim, adlarınızı koyarken taçlandı hep.
Şimdi bu yıl 25'in bitiyor. Adınla çok dalga geçildi çocukluğun boyunca. Direndin. 18 olunca adını değiştirir misin acaba diye korktum içten içe..Adın hâlâ Narçiçeği. Gururla taşıdın adını büyüdükçe.
Adın hâlâ Narçiçeği: nar'ın çiçeği gibi soluvermeyesin, kaleminle ve duruşunla yürekleri ateş gibi yakabilesin diye. 🔥🔥🔥🦁🦌
Önemli not: Bu yazıda Ursula K. Le Guin'in varlıklara isim verme fikriyatından fazlasıyla etkilenilmiştir. Ruhun şâd olsun Ursula. Hep kalbimdesin anarşist öğretmenim 🏴